10 Şubat 2012 Cuma

Oysa ne kaldı geceye dair şurda!..

Oysa ne kaldı geceye dair şurda! Sen ve ben.Belki biz.Biz oluncaki hüviyetsizliğimiz.Sarmaşık gibi dolanıyorken gövdeme ve göz göre göre yabancılaşıyorken, geceye dair ne kaldı şurda! Sen ve ben; karşılıklı bakışan iki uçurum kenarı.İkimizden biri düş müş olmalı! Gözlerim gözlerine köprüler kuruyorken ve ben gözlerinin nemiyle çamurlaşıyorken, geceye dair ne kaldı şurda! Sen ve ben; iki fırtına kuşu, ay ışığından ürken...


Oysa ne kaldı geceye dair şurda! Sen ve ben; yüksüz iki kutup.Çekemeyen ve itemeyen ve dilsiz iki kuş ötemeyen.Bir umutla yine de konduğun dalı güzelleştiriyorken ve ben kırıyorken seni ve dalı, bir neden olmalı! Ama sorma geceye dair ne kaldı şurda! Sen ve ben; iki yaralı..


Hayatı çiziyorken düş tuvallerinde ve sen düşe düşüyorken, geceye dair ne kaldı şurda! Sen ve ben; iki yalnız yürek, hem de istemeyerek.Gönlüm gözünün siyahı,gönlün gözümün beyazı.Gönlüne gönlüm değse gri...Parçalı bulutlu benliğinde kopan sevda gürültüleri.Ve ben gözlerinden sağnak halinde yağıyorken simsiyah, yanaklarını kirletiyorken, geceye dair ne kaldı şurda! Sen ve ben; iki kurşun kalem.


Çocukluğunun ellerinde kalışımız.Senden bir kez yazmanı umarken senden bana binlerce kez seni seviyorum yazma cezası.Kurşun kalemlerin tükendikçe yontulduğunu bilerek bu çektirdiğin neyin ezası? Bu yüzden Seni'de kırılıyorken ve sen elinde silgiler, siliyorken beni küçük bir kız muzipliğinde, geceye dair ne kaldı şurda! Seni ve ben; nesne ve özne...
05/01/2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder